50 yıl sonra Selimiyeli arkadaşımız İzzet Perçinler’in okul anı defterinden Ali Sencerin  bir bilgeye yaraşır yazısı..

 

 

(Aşağıdaki Kurmay Albay Mehmet Kemal Boran tarafından hazırlanmış yazı Selimiyeli ağabeyimiz Ahmet Akyol’un web sitesin www.ahmetakyol.net alınmıştır.

 

Ali Sencer Zekai,

 

1947 yılında Lefkoşa’da doğdu.

 

İlk okulu bitirdikten sonra Ahmet Refik, Şener Nebil, Yüksel Köken ve Mehmet Kemal Boran ile birlikte 1958 yılında gizlice Askeri Ortaokula, ileride Kıbrıs Türkü’nün subay ihtiyacını karşılamak üzere gönderilmişti.

 

Askeri öğrencilik yıllarında arkadaşları ile birlikte Kıbrıs Türkü’nü, efsane direnişi, direnişçileri, özetle “Bağımsızlığı” düşledi hep…

 

1967 yılında Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu.

 

Diğer arkadaşları ile birlikte Yavruvatan’dan Anavatan’a gönderiliş maksadı unutulmuş, Türk vatandaşlığına geçirilmiş ve Türk Silâhlı Kuvvetleri’ne intisap ettirilmişti.

 

Ali Sencer ve arkadaşlarının 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Ordusu’nda görev alabilme yolları kapanmıştı.

 

Yıllarca hayalini kurdukları Kıbrıs Türkü’ne hizmet etme isteğine ancak anlaşmalar gereği kurulan ve Kıbrıs’ta konuşlanan TSK’lerine bağlı  KTKA (Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı)’na  tayin olmakla kavuşabileceklerdi. Bunun içinde ilk şart “Komando” eğitimini tamamlamaktı.

 

Ali Sencer; Kıdemli Üsteğmen rütbesinde bu şansı yakaladı.

 

1974 yılı Ocak ayında Eğridir’de Komando eğitimine başladı.

 

20 Temmuz 1974 günü, TSK’nin Kıbrıs’a müdahale ettiğini duyan Üsteğmen Ali Sencer, hatıralarında o günü şöyle anlatıyor:

 

“…Kıbrıs’ta çıkarmanın başladığını duyan tüm subay arkadaşlar çığlıklar atıyor, birbirimizle kucaklaşıyor, gülüyor, ağlıyorduk. Kısacası deliye dönmüştük, ne yaptığımızı bilmiyorduk.

 

Biraz sonra Komando ve Hava İndirme Tugayları’ndan kursa katılan subayların derhal birliklerine katılmaları emredildi. Onlar hemen gittiler.

 

Arkadan 24 saatte Kıbrıs’la ilgili birliklere atamalar geldi. Tayini gelen subaylar da gitti. Bizler okulda kaldık.

 

Dağ ve Komando Okul Komutanı Tuğgeneral Adnan Doğu’nun odasına koştum. Durumumu sordum. Ben Kıbrıs’lıyım. Bana da görev verilmeli, tayin olmalıydım. Komutan; öğleye kadar beklememi, Ankara ile görüşüp tayinimi çıkaracağını söyledi.

 

Öğleye kadar bekledim. Saat 13 00’de haberleri de dinledikten sonra artık yerimde duramıyordum.

 

Arkadaşım Üsteğmen Ali Koç’u bir kenara çektim, Kıbrıs’a gitmek üzere okuldan kaçma plânımı anlattım. Okula ait silâh ve malzemeleri Üsteğmen Koç’a teslim ettim ve asgari iki saatten önce kaçtığımı kimseye söylemeyeceğine dair ‘namus sözü’ aldıktan sonra, vedalaştık.

 

Ben Murat- 124 model özel arabamla okuldan ayrıldım. Isparta- Antalya- Mersin istikametinde yola çıktım. Resmi üniformalı ve belimde sadece Harp Okulu’ndan verilen şahsi tabancam vardı. Yollar bomboştu... Sivil araçlı bir tek ben vardım.”

 

Anamur’da  benzini biten Üsteğmen Ali Sencer, benzin karneye bağlandığından bir Albay’ın yardımı ile benzin alarak Ovacık’a ulaşır.

 

Kıbrıs’a, Komando Tugayı’nı taşıyan helikopter pilotlarını bulur.

 

Bütün gün Kıbrıs’a gidip gelen pilotların arasına girerek; karşılaştıkları olayları, helikopterlerin aldıkları yaraları, kritik anları ve sımsıcak anılarını dinleyen Üsteğmen Ali Sencer, vakit ilerledikçe endişelenmeye başlar.

 

Pilot olan iki devre arkadaşından Kıbrıs’a gitmek için yardım ister.

 

Arkadaşlarından biri helikoptere gizlice binmesini, Kıbrıs’a ancak böyle götürebileceğini söyler.

 

Bütün gece Kıbrıs’a gitme yollarını düşünen Üsteğmen Ali Sencer, sabah, Ordu Komutanı Orgeneral Suat Aktulga’dan izin almak üzere O’nu ararken, karşılaştığı hava Alay Komutanı Pilot Albay Ahmet Sağ, ne aradığını sorduğunda, durumu olduğu gibi anlatır ve sonra;

 

“Komutanım, ben on bir  yaşımdan beri askeri okullarda okuyorum. Sırf bugün için…Ancak benim tayinim çıkmadı. Mutlaka Kıbrıs’a gitmem gerekir. Orgeneral Aktulga’yı bunun için arıyorum”

 

diyerek, yardım talebinde bulunur.

 

Albay Ahmet Sağ, Ordu Komutanı’nın Konya’ya gittiğini söyleyince, Üsteğmen Ali Sencer,

 

“Albayım, ne olur bana yardım ediniz. Bana birliğine dön demeyiniz. Ya beni Kıbrıs’a götürün, ya da ( o an tabancasını belinden çıkararak uzatır) beni öldürünüz.” diye yalvarır.

 

Çok babacan bir insan olan Albay'ın, bu duygusal ortamda gözlerinden yaşlar akmaya başlar ve Üsteğmen Sencer’e,

 

“Kimliğini yaz da bana ver. Seni aramasınlar diye Kara Kuvvetleri’ne bildireceğim. Sonra, git bizim Karargâh Bölüğü’nden silâh, teçhizat ve mermi al. Sonra da en öndeki helikopter benimdir. Oraya gel” emrini verir.

 

Sonrasını Üsteğmen Ali Sencer anlatıyor:

 

“…Sevincimden uçuyordum. Karargâh Bölüğü’nden bir Sten makineli tabanca ve 200 mermi aldım. Sabahleyin ilk sortide hareket ettik. İnanamıyordum. Kıbrıs’a gidiyordum.

 

Helikopterde Çubuk’tan gelen 229 ncu Piyade Alayı’ndan bir Tabur Komutanı ve karargâh subayları vardı. Tabur Komutanı Binbaşı Turgut Aksoydan’ı Harp Okulu’ndan Bölük Komutanım olduğu için tanıyordum. Taburun Harekât Subayı (S-3) Üsteğmen Atilla Çilingir sınıf arkadaşımdı.

 

Deniz bitti. Kara göründü. İnme yerine gelince helikopter alçaldı, yere inmeden havada duruyordu, sırt çantasını dışarı fırlatan kendisini aşağı atıyordu.

 

Ayağım toprağa değerken ilk işim toprağı öpmek oldu. Hem ağlıyor, hem de inanamıyordum.

 

İşte !...Kıbrıs’a gelmiştim.

 

Bölgeye Rumlar yağmur gibi mermi yağdırıyordu. Sadece Beşparmak Dağları’ndan değil, dört bir taraftan mermi yağıyordu. Araziye dağıldık.

 

Bu arada beni çok etkileyen bir olayla karşılaştım. Bir Mehmetçik sivil bir Landrover aracının arkasında, kopmuş bir bacağı yanına konmuş vaziyette bize doğru geliyordu.

 

Yattığım yerden kalktım ve aracın yanına gittim.

 

Mehmetçik yanık, uzun bir hava tutturmuştu;

 

‘Oğlum! Geçmiş olsun’ dedim.


‘Vatan sağolsun’ dedi.


Hastahaneye gidiyorlardı. Yollarına devam ettiler.


Ben bu olayı gördükten sonra orada duramazdım. Cepheye gitmeliydim. Yoldan geçen bir otobüsü durdurttum. Şoförü Kıbrıs’lıydı. Komandoları sordum. ‘Bozdağlar’dalar’ dedi.


Beni oraya götürmesini söyledim. ‘Atla bus’a’ dedi.


Böylece, ikici kaçışımı da gerçekleştirmiş oldum.


Bozdağ bölgesinde, araçtan indim. Yolun biraz ilerisinde Üsteğmen Çağdaş İlk’i gördüm. Daha önceden tanışıyorduk. Birbirimize sarıldık, kucaklaştık.”

 

* 21 Temmuz 1974 akşamı Hava İndirme Tugayı 3 ncü Paraşüt Taburu’na katılan Üsteğmen Ali Sencer Zekai, 22 Temmuz günü Stavro Tepe’ye taarruz eden takıma komuta etti ve tepeyi ele geçirdi.

 

* 23 Temmuz günü Bellapais’ten Dikomo bölgesine giden Rum Topçu Taburu’nun imha edildiği taarruzda görev aldı.

 

* 26 Temmuz günü Bufavento Kalesi’nin alınmasında ve İkinci Harekât’ta, hep birinci hatta bulundu.

 

* Cesareti ve atılganlığı ile temayüz etti.

 

Birliğinden firar ederek Savaş’a katıldığı için muhakeme edildi.

 

Tahkikat sonunda af edilerek Hava İndirme  Tugayı’na atandı.

 

Önyüzbaşı rütbesinden emekli oldu ve Kıbrıs’a yerleşti.

 

Soyadı kanunu ile de Pirgalıoğlu soyadını aldı.

 

21 Mayıs 2004'te vefat etti; Lefke'nin Karadağ mezarlığında toprağa verildi.

  

 

 

 

Mehmet Kemal Boran,
E. P. Kur. Alb.
14 Mayıs 2008