(sunuyu hazırlayan Berker Barçak)
Değerli Komutan
ve Öğretmenlerim, Hanımefendiler,
Sevgili Ağabey
ve arkadaşlarım,
Yıllar önce okulumuz Selimiye Askeri Ortaokulu ile
ilgili web sitesi kurmak için çalışmalarıma başladığımda elimde anılarım ve
birkaç resimden başka bir şey yoktu.
İnternet araştırmalarım da Behçet Aysan, Hulki Aktunç ve sınıf arkadaşım Ahmet İnam ön
plana çıktı. Özellikle ve içten gelen
bir bağlılıkla okullarına yer veriyorlardı. Ancak düşündüğüm web sitesi için bu belgeler
oldukça yetersizdi . Bu projemi
anlattığım arkadaşım Albay Halit
Akyıldız kendisinde bir Selimiye albümü olduğunu söyledi , büyük bir sevinçle
bu işe koyuldum . Sizlerin sayesinde
web sitesi 5 senedir yayında . Daha
önemlisi Ercan Ertüreten, Bora Büyüköner ve kutlama komitesinde görev alan ağabey ve
arkadaşlarımızın gayretleriyle belki de dünyada bir ilk olan bir Askeri Orta
Okulun 50 yıl sonra kutlama organizasyonlarını
yapar olduk. Bu birlikteliğin kesintisiz devamını dilerim..
Bana ayrılan bu sürede Selimiye Askeri Orta Okulu , Kuleli
ve Erzincan As. Lisesinde okumuş hayatta olmayan çağımız Türk şairleri ve
yazarları arasında yerlerini almış ışıkları hiç sönmeyecek değerli şair ve yazar arkadaşlarımızı Hulki Aktunç ve
Behçet Aysan’ı anlatmaya çalışacağım. Aileleri
ve biz arkadaşları onlarla ne kadar gurur duysak hakkımızdır.
Geçte olsa Behçet
Aysan’ı tüm şiirlerini okuyarak tanıdım,
Hulki Aktunç’u telefon görüşmelerim ve hastalık döneminde ziyaretimle tanıdım . Hulki’yi esas tanımam anı kitaplarını ve
şiirlerini okumamla oldu. yaşamını konu alan
“Yoldaşım 40 yıl” ve Kadıköy’de geçen
çocukluğunu anlatan “Bir Kadıköy’oğlu” kitaplarını okumanızı tavsiye
ederim. Birçok sayfada kendinizi görecek
, çocukluğunuzu , 1960’lı yılların
yokluğunu , yoksulluğunu,
dayanışmayı, arkadaşlığı “leyli “
okumanın zorluklarını tekrar yaşayacaksınız.
Müzik Öğretmenimiz JADA KOPER koro
çalışmasında Hulki'nin anılarından bir resim..
2021 yılında tahminim İstanbul’da
Kartal'da bir bakım evinde yattığını duydum. Yukarıdaki Hulki’nin resmini
çerçeveletip ziyaretine gittim kendimi tanıttım,
Görevli Hanım resmi aldı, başucuna
asacaklarını söyledi, bazı şeyleri yaşlılığa bağlı hatırlamakta çok zorluk çekiyor
, hatta hatırlamıyordu ..
Fakat resme dikkatlice bakıp "
tabi hatırlıyorum sizler benim evlatlarımdınız.." dedi
Dudaklarından dökülen bu sözcükler
herhalde bu güzel insana bir anda sunulmuştu..
(Berker Barçak , anısı bu sunuya sonradan eklenmiştir)
“Bir
Kadıköy’oğlu”, Hulki
arkadaşımızın Erzincan’a yolculuğunu , ilk ayrılığını anlatan sayfa ;
Firak-ı Haydarpaşa…
Kadıköy iskelesinde kayık-dolmuşlar da var.
Haydarpaşa’ya yolcu taşıyorlar bunlar. Haydarpaşa’ya uğrayan Karaköy vapuruna
öyle bavulla mavulla giremiyorsun. Tren
yolcuları, Haydarpaşa kayıklarına doluşuyor.
Sen de bindin o kayıklara “ Hay yaşşa Haydarbaşşa!”,
uçtun oradan 31 Ağustos 1963’te, Haydarpaşa’ya , seni Erzincan’a götürecek trene uçuruldun. Moda
İlkokulundan sonra, bin türlü sınavdan geçerek Selimiye Askeri Okuluna girdin.
3 koca yıl, “Yoldaşım 40 Yıl” da anlatıyorsun. 3 yıl sonunda Liseye geçeceksin. Kura çekiliyor. İki
seçenek var. Çengelköy’deki Kuleli Askeri Lisesi.. ve Erzincan Askeri Lisesi.
Bana ikincisi düştü. BÜTÜN İNSANLAR AYRILIĞI
TADACAKTIR.
Yolculama fotoğrafını nasıl olup da saklamışım …
Baktıkça,
ne mahalle baskısı, ne aile, ne akraba baskısı.. Kara tren önünde “resmi alınan
“ insanlar , bana yalnızca direnç duygusu veriyor..
Hüzün dolu, ama direnç dolu . Öyle “ en büyük asker bizim asker “
yaveleri yok henüz. Güle güle Hulki, biz
buradayız! Yeter.
Anlatmak istiyorum :
En üstte , başı görünmeyen kanka , 2529 Yılmaz
sanırım, kılığının düzgünlüğünden , her “olay”a katılımcılığından belli. Onun
altında 2523 Hasan, Hasan Savaş, nam-ı
diğer Hasan Çaça, mert dövüşçü bi herif .
Erzincan‘da sağa sola sataşıp
duran bir faşisti iki seksen uzatacak. Onun altında 2538 , Şükrü Hulki Aktunç ,
Hulki Çavuş “ Boyu uzun diye çavuş
yapmışlar !”
Üniforma , gömlek, kravat filan, günün anlam ve
önemine binaen pek şık. Sağ omuzda sarı
kordon. Hulki, acemice gülümsüyor. Çünkü “Nadide anam üzülmesin!”
Hemen yanında zaten Nadide anam . Anacığım,
anacığım. Yüzü tam görünmüyor ama görünen gözlerinde kaygı var.
Onun önünde Recep, babam. Kadıköy çarşısının en itibarlı adamı. Adil
bir racon erbabı. Korkunç kar baskınlarında bir çuval ekmek alarak kayıplara
karışan adam. Elinde korkunç , silah gibi bir baston . Karmonyalıcı varsa,
gelsin.
Kimlere dağıtıyordu o ekmeği ? Bilinmiyor , anlatmaz, …….
Hulki’yi ilk Selimiye kutlamasına davet ettiğimde
ağrılarının çok olduğunu yürümekte zorluk çektiğini ve arkadaşlara selamını ,
sevgilerini iletmişti.. Hulki’nin hayatı çocukluğundan itibaren hep “çok
şeyler” üretmekte geçmiş, çocuk yaşta mahallenin sayılan ve sevilen
“Doktor”u olmuştu.. Son yıllarında hastalıklı halinde bile o kadar çok eser üretmiş , o kadar ki
mezarına çiçek yerine iki ucu açık kalem dikilmesini istemişti
işte o isteğin mısralara dökülmüş hali..
Kalem ve Toprak
(İnsan aşklarının külüdür şiir kitabından)
Bir kalem dikin toprağıma
İki ucu da açılmış sipsivri
Bir elime bir gece yapraklarına
Bir kalem dikin toprağıma
Tam da erken bahar vakti
Azar da kök salar belki
Elim gece yapraklarına
Bir Kalem dikin mezarıma
Yan yana gelmemiş sözcükler var daha..
Bu sunumu hazırlarken Eren’in , babası için yazdığı
sevgi ve hasret dolu yazıyı okudum..
BABAM KAPIYI ÜÇ DEFA ÇALARDI.
KOCAMAN BİR SEVİNCİ SÜRÜKLEYEREK
KOŞARDIM EVİMİZİN EŞİĞİNE…
Diye başlıyordu..
Her yıl adına şiir ödülü düzenlenen şair ve
d oktor arkadaşımız
BEHÇET AYSAN , 1949'da Ankara'da
doğdu. Selimiye Askeri Orta Okulu ve Kuleli Askeri Lisesi'nden mezun oldu. Tıp Fakültesinden Askeri Öğrenci iken 12 Mart döneminde ayrıldı. Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim gördü. Doktor olarak çalıştı. Kısa ömrüne
yüzlerce şiir sığdırmayı başardı. 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta Madımak Otel'in
yakılması sırasında yaşamını yitiren aydınlarımız arasındaydı. Duru dili ve
içli şiirleriyle dikkat çeker.
12 Mart döneminde
tutuklu kaldığı Selimiye Kışlasında
yazdığı duygu yüklü “Selimiye “ şiiri…
S E L İ M İ Y
E
ses ver, suların yelesini bırak aksın, söz ver
damlasın çocuk yaralarına koşarken ki şeyler
sana yeniden sus diyecekler, başla anlatmaya
olsun, kim kocaman bir ölü görmek ister
ay parçalanırken düşer tam kalbin üstüne.
tam kalbin üstüne belki bir rüzgâr getirmiştir
o şimdi tankerlerin yanaştığı yıkık iskeleye
salacak, uzak bir anı olarak orda kalsın
kadife ceketim, ağız mızıkam ve on üç yaşım
hepsi orda kalsın çok uzak bir çağ olarak.
istemem vermeyin geri dönen mektuplarımı
ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, Paşakapısı
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı
deniz , martılar ve acı hepsi aynı yöne gider
düşlerin gündüz ve gece olarak ikiye ayrıldığı.
bir ranzaya çıkarak kırık camlı pencereden
mor sarı ışıklarla dolardı trenler koğuşa
haki battaniyelerdi sarıldığım annemin eli
ve tahta dolap kapaklarında istasyon adları
sanki bin kilometre uzakta bir şehirdi Haydarpaşa.
hep onu aradım tutuşan samanların yanışını
suyun sıcak bir kan gibi külrengi akışını
siyah arabaların çektiği düşlerimin yıldızları
sessizce adıdır bir direnişin ve aşkın yalvarışı
yaşayıp yıllar sonra aynı koğuşta tutuklu olarak.
Elbette Selimiye’de Behçet Aysan ve Hulki Aktunç dışında da değerli yazar şair ve sanatçı arkadaşımız okudu,
Profesör Ahmet İnam, Osman Pamukoğlu, Sabahattin Sakman ‘ da aklıma gelen kitapları çıkmış arkadaşlarımız arasında ..
Bizlerin bu anlamlı yerde torunlarımızın
da büyük bir beğeniyle okuyacağı eserler bırakmış bu iki
arkadaşımızı , şiirleri ve yazılarıyla kısa sürelide olsa anma fırsatımız oldu . Nur içinde yatsınlar, bu vesile ile kaybettiğimiz tüm komutan,
öğretmen ve arkadaşlarımızı sevgi ve saygıyla
anıyoruz.
Sizlere bu birlikteliğin devamını dilerek sevgi ve
saygılarımızı sunarım.
BERKER BARÇAK