Konu      : SAO 66 ncı YIL ( 2025 ) KUTLAMA ETKİNLİKLERİ

Yer         :1 nci Or.K.lığı Sakarya Salonu

Tarih       : 02 Mayıs 2025

Zaman      : 11.00 – 11.30


Emekli Albay Cenap DURU ,

 

Sayın Komutanım ,

Saygıdeğer Öğretmenlerim,

Değeri büyüklerim ve sevgili okul ve sıra arkadaşlarım ..

Bugün burada, tarihî Selimiye Kışlası’nın çatısı altında, Askerî Ortaokulumuzun 66. kuruluş yılını kutlamak
üzere bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyoruz…”


 

 

 “1959 yılında başladığımız  bu büyük yolculuğun 66. yılında belleğimizde kalan anılarımızı yenilemek maksadıyla
tarafımdan hazırlanan bilgi ve belgeler ile fotoğraflardan oluşan sunumumu -yansıda görüldüğü gibi- illüstratif
şekilde ve basit animasyonlar eşliğinde ve sınırlı bir süre içinde dile getirmeye çalışacağım .

1952 yılında NATO bünyesine alınan TSK.lerinin modernizasyonu için ABD ile yürütülen işbirliği sürecinde ,
..MSB lığı tarafından alınan bir kararla  ‘’ Ordumuzun insan gücünün azaltılması ‘’ öngörülüyor.Tarih : 02 Temmuz 1959

Bu çerçevede ;

Kuleli, Erzincan ve Bursa Işıklar Askeri Liseleri bünyesinde bulunan,  Askeri Orta Okulların birleştirilerek Selimiye
Kışlasında toplanması ve yeni alınacak öğrenciler ile eğitime başlaması kararı alınmıştı.

Biz okula başlamadanönce, kışlada 8 nci P.Tümeni Karargahi ile doğu cephesinde 53 ncü P.A. bulunuyordu.

Giriş nizamiyesinin sol tarafındaki bölümler ; Tütün deposu olarak  İnhisarlar idaresi( Tekel ) tarafından  kullanılıyordu..

Kışlanın güney cephesinde bulunan Askeri Hapishane sonradanbaşka bir birliğe naklediliyor

Kışlanın 248 odası var..Koridorlarının uzunluğu 4 km. kadar.

Bizler ,Kayıt – Kabul için yaptığımız başvuruların ardında en yakın Tam Teşekküllü Askeri Hastahanelerden Heyet
Raporu almak için muayenelere başlamıştık
Sağlık muayenelerinden sağlam raporu alan  öğrencilereSınavlara Giriş
Belgesi verilmişti.
Giriş sınavları Askeri Liselerde teşkil edilen Sınav Komisyonları tarafından uygulandı.

Fiziki yeterlilik sınavında 500 m. Lik koşu , şınav vb. testleri geçmek ; mülakat sınavında ise zeka , bellek iletişim
ve özgüvenkonularında iyi bir izlenim bırakmak gerekiyordu.


Sınavları kazanan öğrenciler olarak bizlerden ;

1.    Noterden tasdikli taahhüt senedi

2.  Diploma veya Tasdikname

3.  Nüfus hüviyet cüzdanı aslı ile birlikte ;

 

1.    Beyaz lastik ayakkabı

2.  İki adet beyaz atlet fanila

3.  Eşofman ( Örneğine göre okuldan alınmak üzere para 75 lira)

4.  Okulun temin ettiği kitap , kırtasiye dışında kalan diğer eğitim araçları için yanımızda30 lira
( Bugünkü para ile 500 tl ) para bulundurarak :
 

31 Temmuz 1959 tarihinde okulda bulunmamız istenmişti.


Yüklenme senedi ilginç hükümler içermekteydi :  

İki yıl üst üste sınıfta kalarak veya disiplin nedeniyle Okuldan atılmamız halinde,  ailelerimiz cezai müeyyide
olarak : 9.000 tl ‘lik bir tazminatı ödemeyi kabul ediyordu.

( Bugünkü karşılığı  150.000tl )  

Tazminat dışında ;  

·       uyku halinde gezme , bayılma, marazi çarpınma( Saraherhalde)  hastalıklarına müptelabulunmadığımızı ,

·       sidikli  olmadığımızı;

·       ayrıca ,öğrenci iken evlenmeyeceğimizi

beyan ve taahhüt ediyorduk..  

         Pes yani , 12 yaşındayız. İstesek de evlendirmezlerdi bizi..

         Ancak, altına ıslatma konusunda ,  taahhüdüne uymayanlarda olmuştu....

Bu arada ,bizlerden habersiz olarak Mahalle Karakolları aracılığı ile hakkımızda Gizli Tahkikat yürütülüyordu.

Tahkikat sonucu Okula gönderilen Raporda şu sorulara yanıt aranmıştı :
* Öğrencinin ve ailesi efradının ahlak ve karakterleri üzerinde işitilmiş veya mahkemece karar altına alınmış
fena bir halleri varmı dır?

* Milli rejim aleyhindeki cereyanlarla bir İlişiği varmı dır

* Türk ordusunda subay olmaya layık mıdır ?

Mazbata :

Güvenlik tahkikatından olumlu rapor alanlara ,

‘’...mecbur olduğunuz vesaiki tam olarak komisyonumuza verdiğinizden ,okulumuza kabul edildiniz’’

 İfadesi bulunan bir yazı verildi..Başlığı da ‘ Mazbata ‘

Sanki Millet Vekili olacağız..Tarih : 1 Kasım 1959

Okul Komutanlığına - o günlerde Yıldız’daki Yüksek Komuta Akademisinde görevli bulunan Kur.Alb.Ferit Erdoğan atanıyor..
Tarih 03 Ağustos 1959
Yaklaşık 2.000 kişilik öğrenci yanısıra 70 kişilik öğretmen ve idari kadronun oluşturulması ve
okulun hizmete hazır hale getirilmesi 2-3 ay içinde tamamlanacaktı.
01 Kasım tarihine planlanan okul açılışı hazırlıklar
tamamlanmadığı için 17 Kasım 1959 Pazartesi gününe ertelenmişti
1 Kasım günü okulda gelen öğrenci ve velilere - kayıt
ve kabul işlemleri devam ederken , vaktin hayli gecikmesi üzerine,  ilk öğle yemeği servis edildi.
 

Okul personeli, veliler ve öğrencilerle birlikte oturduğumuz masalarda bizlere Tavuk, pirinç pilavı ve üzüm hoşafı servis edildi.

01 Kasım günü okula ilk katılan öğrenci Halil KALAYCI olmuş Ancak  okulumuz hazır olmadığı için , Kıbrıstan gelen iki öğrenci
ile birlikte - Kuleli Askeri Lisesi Revirine misafir olarak gönderildiler.

 

Yatakhanelerimiz çift katlı ranzalı okul yatakhaneleri şeklindeydi.

İki çeşit yatak vardı.Pamuklu ve otlu/samanlı..

Saman yataklar rahatsız ama kullanışlıydı..

Tecrübeli olanlar ‘’Saman’’ döşekleri tercih ettiler.

Yani bir kaza olursa , çabuk kuruyor, koku tutmuyor diye.

 

Yatakhanede  görünen bir grup öğrenci içinde Komite Başkanımız Ercan Ertüreteni de var , pamuklu yatak
tercih edenlerden ..
  Kıyafetlerimiz başlangıçta, Haki renk dik yakalı kopçalı mont ve pantolon, kayık kep
ve kösele tabanlı pabuçlardan oluşuyordu.
Parlak sarı prinç düğmeli Ceket-Pantolon ve Ayyıldız kokartlı şapkadan
oluşan ‘’harici elbise’’ leri Son sınıfta bulunan abilerimiz giyebiliyordu.
Başlangıç günlerinde uygun boylarda iskarpin
bulunamadığı için
birçok öğrenci -geçici olarak- beyaz çoraplarıyla sivil iskarpin veya lastik ayakkabı giymek zorunda kalmıştı…

Sınavları kazanarak okula kaydolan öğrencilere Kimlik Belgesi olarak ‘’ Yansıda örneği görülen  ‘’
Askeri Öğrenci Hüviyet Cüzdanları ‘’ dağıtılmıştı,

Aramızda Erzincan Askeri Ortaokulunda gelen öğrenciler de vardı.

Kayıtlardaki fotoğraflarına bakın. Albümde Sabıkalı Suçlular gibi görüntülerle yer aldılar...bizlerden hayli büyüktüler.

18 yaşlarında olanları var.Bizlertüysüzdük..Onlar sakal tıraşı oluyorlardı.

Ali Baba , Kamer Malkoç gibiLeyli meccani , yatılı okul kıdemlilerimizden hayli çekiniyorduk.

Öğrendiğimize göre ,Bnb. İhsan Aktaş , Almanca öğretmeni ,Selimiye’deki ilk dersi için sınıfa girdiğinde  bu adamları

görünce, ‘’ Kendimi sanki  Harbokulunda ders veriyor zannettim ‘’ demiş..

Bir ...bire bir mehmedimiz vardı..Künyesi :1 ncisınıf ,1 ncikısım , 1 numara..

numaralar boy sırasında göre verildiğinden okulun en küçüğü  birebirmehmet..

ilkgünler..bir gece birebir mehmet yatağından ağlayarak uyanıyor.korkmuş mu ne.
.annesini istiyor.. sustur susturabilirsen..
yedeksubaylardan biri nöbetçi subayı..
çaresiz kalmış..Tutmuş mehmedin elinden , gece yarısı Kışlanın giriş kapısı karşısındaki
 komutan lojmanının kapısına yollanmış ;komutan dahil bütün aile kapıda..’’vah yavrum ‘’ diyerek
içeri aliyorlar..
Komutanımız oğlu Cenk’e ‘’kalk o yataktan içeri salona geç , yerini mehmede vereceğiz’
’ diyor..
birebir mehmet o geceyi komutanın lojmanında geçiriyor..

 

Yemeğe başlamadan önce Sınıf Kıdemlisinin komutasıyla Dua edilirdi :
‘’ Tanrımıza hamdolsun, milletimiz varolsun‘’ Arkasından ‘ Afiyet olsun’ denildiğinde sofradaki
yerlerimize geçerdik.

 

Okul mutfağındaki yemekler soframıza  Karavanaile  geliyordu..

Sofrada yemek paylaştırılmasını manga çavuşumuz yapıyordı : ‘’ İlk kepçe Birinci hak diye dağıtılır..
Karavanada kalanlar  ikinci  hak diye tabağını uzatanlara verilirdi.

 

Meşrubat yok ..Ama , bir gün , talebelere meyve suyu verilsin deniliyor.

O zamanlarda hazır meyve suyu mu var..Ahçı , ne kadar limon varsa sıktırıyor; Birkaç kazan su ,
bir-iki çuval toz şeker.. Al sana meyve suyu niyetine limonata..

Masadaki sürahiler su için kullanılıyor. Limonata için ilave sürahi konulamıyor . Çünküyok..

Limonata sofrada bildiğimiz bakır karavanaların içine boşaltılarak, kepçe ile su bardaklarına
doldurulup dağıtılıyor..

 

Bir geleneğimiz daha var.

Sabah kahvaltılarında, sofraya geç gelen öğrencileri hınzırca  cezalandırmakiçin,  o kişiye ayrılan yemek
kendisinden önce gelenler tarafından yeniyorveya masa altında saklanır, yetmezmiş gibi onların masada
oturduğu yerin önüne zeytin tanelerinden oluşturulan bir dize ile ‘’ Amuda kalktın’ diye  yazılırdı…

Mutfağımıza giren yiyeceklerin ayrı bir hikayesi var

Karkas sığır etleri USA 1945 damgasını taşıyordu.Hindi’lerin üzerindekiise 1939 tarihli işaretler vardı..

Sonuç olarak ‘ Yediğimizetler ,bizden daha yaşlıydı ‘’ Banyo yapmak için kışlanın dışında Selimiye Camii’nin
yanındaki hamama gidilirdi..
Sabahın köründe kalkıp , sıraya giriyor ve teksıra halinde Hamama yollanıyorduk.
Kurna kapmak bir beceri isterdi..Bazen , giyinik olan bir arkadaşımız , diğeri soyunup gelinceye kadar buharlı
kurnaların yanında beklerdi.

Sıra kendisine gelmediği için yıkanmadan dönenler de vardı.Erzincan’lıların bizden daha şanslı olduğunu anlatmışlardı.
Orada ortaokul öğrencilerini kadınlar yıkarmış. Bunlar Okulun mutfağında patates soymakla görevli kadınlar ,
bazıları şalvarlı nine..
Başlangıçta sınıflarımız 60’şar kişilik  ,takibeden yıllarda sınıf mevcutları 40 ‘a kadar düşürüldü.

Yabancı dil  derslerimizİngilizce ,Fransızca , Almanca ve Rusça dillerinde uygulanıyordu. Resim dershanemizde öğrenciler
tarafından hazırlanan resimler , dengi sivil okullar ile girdiği yarışmalarda ilk üç dereceyi kazanmış  Okul Komutamız başta
Günay Kıral olmak üzere onları ilk kağıt paralar arasında bulunan 50 şer lirayla ödüllendirmişti..

 

Öte yandan; Öğretmenleri Jada Koper eşliğinde öğrenci koromuz ise İstanbul Radyo evinde konser vermişti..    

Okulda yediğimiz dayaklarda bahsetmeden geçemeyiz.’Dayak ‘’ için  Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü ( İnkilabKitabevi ,yayını) :

‘’Dayak kutsal bir eğitim aracıdır. Dokunduğu bedeni suç ve günah işlemez duruma getirir’’ diye tanımlanmışya..

Bir tarih öğretmenimiz vardı..Top.Bnb. Enver YENER .Koşulu topçu kıtasından gelme. Binici kıyafeti giyiyor. Külot pantolon
ve körüklü çizme ile geliyor derslere.Elinde kamçı yerine bir değnek.Hazerendeniliyor. Kamıştan yapılan.

Derslerinde tepesi atınca Kürsünün önüne sıraladığı haylaz öğrencilere ‘ DomalınEkselanslar !‘ diyor. Başlıyor vurmaya ..
Acısını Bir Allah birde kamçıyı yiyenler bilir. Çok sert bir hocaydı…
Bu soylu dayağa maruz kalan bazı Ekselanslar  şu an aramızda.
" Gördüğüm kadarıyla artık rahatça oturuyorlar…
Dayakla korkudan yola gelenler de oldu,yoldan tamamen çıkanlar da..’’

 

İhtiyaç duyduğumuz şefkati bizlerden esirgemeyen başta annelerimiz olmak üzere velilerimiz, Çarşamba günleri,
bizleri ziyarete geliyordu.
Okul nizamiyesine ziyaretçiler geldiğinde , kapıdaki görevli olan ve genellikle doğudan
gelen erderme çatma ses tesisatına bağlı hoparlörlerden bize şöyle sesleniyordu.
 

Canip Duri, Canip Duri , ziyaretçi var, acele nizami kapı gel…’’

Evlerden getirilen çeşitli yiyecekler , ayrım gözetilmeksizin çoğumuz tarafından öğrencilere paylaştırılıyordu..

 

Bir de ‘ KaraBela‘ efsanemizvar..

Haylazlığında bir sınırı vardır diye düşünülebilir

‘’Karabela’’ efsanemiz bu sınırın dışına taşcaktı..

İşte bir öğrenci, aklı sıra arkadaşlarından birine şaka yapacak ..

Bir gece Koğuşta arkadaşının yatağına sessizce gelip

 ‘’ Yastığının altına para bırak ‘’ yazılı bir kağıt parçası koyuyor..İmza :Karabela..’’

 

Ertesi sabah arkadaşının okuduğu pusuladan korktuğunu anlayınca bunun bir şaka olduğunu açıklamaktan kaçınıyor..

 

Gelgit bu iş şaka olmaktançıkıyor..

 

Bu olayı öğrenen birileri,  diğer öğrencilerin harçlıklarına göz koyuyor hale geliyor..

Yastık altlarına buna benzer tehdit içeren yazılar bırakılıyor. Korku diz boyu..

 

Karabela , rivayete göre : Hayalet kılığında , gözlerinden renkli ışıklar çıkan , pabuçlarının altında yay  olan , böylece,
zıpladığında bahçeden 3 ncü kat penceresine kadar uçan korkunç bir varlık.

Onu bu halde gören yok. Ama rüyasını görünce kabuslar yaşayanlar vardı.  

Olaylardan sonra , öğrenci velileri ve yakınlarışikayetlerini okul yönetimine duyurdular.

Komutanlık devreye girdi daha sonra Araştırma ve inceleme için Öğt.Yzb.Faruk Çağlayan görevlendirildi.

Faruk öğretmen,  bir ihbar üzerine , Karabela’nın içinde bulunduğu söylenen sınıfını basıp ,öğrencilerin ödev defterlerinitopluyor..

Okuduğu sayfalardaki bir el yazısının ‘’Karabela ‘’ namlı arkadaşımızın notlarındaki harf karakterleriyle eşleştiğini
görerek teşhis ediyor ve yönetime bildiriyor.

 

Söylentiye göre bu arkadaşımızın ablası okul kütüphanesinde görevli bir sivil memur..

Hatırlı birileri araya giriyor.Af dileniyor.

Karabela bir  ihtarla paçayı kurtarıyor  ve bu efsanede böylece sona eriyordu..

 

 

 

Orta okulda olmamıza rağmen bir Bandomuz ve Fifre takımımız bile vardı..

 

Ankara’da lağv olan 43 ncü Süvari Alayı’nın Bandosu Selimiye Askeri Orta Okuluna tahsis edilerek -bizler
okula başladıktan sonra -ancak 1961 yılında teşkil edilebilmişti.

Okulun ilk öğrenci bandosu ,sevimli ve babacan  Bnd.Kd.Bşçvş. Abdullah UYGUR’ un çalışmalarıyla kurulmuştu…

Öğrenci bandosu tüm Tören ve Merasimlere katılarak bizlere eşlik etmişti.

Okul bandosunun bir parçası olan sevimli Fifre Takımı özellikle 1 inci sınıf öğrencilerinden teşkil edildi.

Fifre takımımız ayrıca 10 Kasım 1961 tarihinde Üsküdar’daki Sunar Sinemasında düzenlenen Atatürk’ü
anma gecesinde bir konser vermişti.


Okulumuzun alt yapı olarak sınırlı olan olanakları dahilinde Sportif etkinliklerde de bulunuyorduk.  

Kapalı spor salonumuzun inşaatı tamamlanıncaya kadar ,spor derslerini okulumuzun denize bakan tarafında
kalan eğitim sahasında ve  açık havada yapılıyordu.

Okulun ilk Beden Eğitimi Öğretmenlerinden Ütğm. Münir BİBERCİ önderliğindeki okul atletizm takımı katıldığı
ilk yarışmalarda ( 12 Mart 1960 ) İstanbul’daki Orta Okullar arasında 2 inci olmuştu…

Bu başarıyı takiben Yılmaz ÖZKAN arkadaşımız, 29 Kasım 1960 tarihinde yapılan yarışmalarda 100 ve
200 m
koşularındabirincilik alarak Okulumuza ilk şampiyonlukları kazandırmıştı.

Okul Basketbol takımı , başlarında Spor öğretmenleri Altan CEYLAN ile Haydarpaşa Lisesi Kapalı spor
Salonundaki maçlara katılmıştı.

Okulun jimnastik takımı (elit takımı), tüm spor etkinliklerinde ve bayramlarda oldukça başarılı gösteriler yapacak


ve bu kadrolar sonraki yıllarda Kuleli ve Erzincan Askeri Liselerinin Jimnastikekipleri için sağlam bir
temel oluşturacaktı.
Okul yönetimince öğrenciler hakkında tutulan diğer kayıtları yine arkadaşımız
Cengiz Çitli’nin bu güne kadar sakladığı belgelerden öğreniyoruz.


 
Bizlere istihkak olarak :

Başta Kaput olmak üzere yansıda görüldüğü gibi cebimizdeki mendile kadar tüm ihtiyaçlarımız Devlet
tarafından karşılanıyordu.(
Kaput ,yazlık ve kışlık Dahili ve Harici elbise şapka ,hakikravat , fotin, Yün ve
tire fanilalar, çorap , kısa don , bel kemeri, eldiven, Frenk Gömleği, mendil , terlik
Bornuz , bornoz olacak ,
kime verdiler bilmiyoruz, biz almadık!
16 kalem malzemeyi elden teslim aldığımıza dair imza vermiştik.

Maaşımız başlangıçta 185 kuruştu.. Ancak bu parayla  bir çikolata alınabiliyordu.

Ancak 27 Mayıs 1960 dan sonra maaşımız gümüş 10 liraya çıkarıldı..Çikolata da bizlere bedava verilmeye
başlandı.
İlk yıl eğitim dönemi sona yaklaşırken, 27 Mayıs dan birkaç gün önce Okul Komutanımız bizleri
orta bahçeye toplayarak‘ Memleketimizin hali kötü , Devletimiz sıkıntıda, kara bulutlar dolaşıyor üzerimizde ..’
demişti..
Gökyüzüne baktık hava açık , bulut filan yok..galiba bizi izine çıkarmayacaklar diye anladık.
Öyle de oldu.
Sonradan Planlama safhasında Okul Komutanımızın da içinde bulunduğu MBK kadrosu tarafından
darbe yapıldığını öğrendik ve  bizleri haftalarca izine çıkarmadılar.
Ama bir gün, bizleri - merasim kıtası olarak -
Göğsümüzde Milli Hakimiyet yazılı kokartlar ile yeniden toplayıp, Kadıköy tarafına yürüttüler..

Selimiye’nin ilk büyük toplu gösterisi 27 Mayıs devriminin ardından  27 Haziran 1960 tarihinde Mithatpaşa
Stadında yapılacaktı..
Cumhuriyet Bayramı , İstanbul’un Kurtuluşu ve 27 Mayıs Bayramı gibi etkinliklere



Tören Kıtası olarak başlarımızda Öğretmenlerimiz Saynur Kırçıl ve Altan Ceylan ile birlikte katıldık.

Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı kapsamında yer alan derslerden  aldığımız notları ve Disiplin kayıtlarımızı
gösteren karneler aldık.
Öğrenci Amirimiz Murat Kırkpınar, Velilerden ‘ Duruma müzahir olmalarını ve bizlere
Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı kapsamında yer alan derslerden  aldığımız notları ve Disiplin kayıtlarımızı
gösteren karneler aldık. Öğrenci Amirimiz Murat Kırkpınar, Velilerden ‘ Duruma müzahir olmalarını ve bizlere

sık sık öğüt verici ve teşvik edici mektuplar göndermelerini’ istemişti.

Eğitim-Öğretim dönemindeki gecikmelerden ötürü ilk sene

Diploma Törenleri Eylül ayı sonuna doğru yapıldı ve MEB Devlet Orta Okul başlıklı diplomalarımız aldık

 

İlk yıl okul birincimiz   Adil NORGAZ 1960 , sonraki yıllarda ise Ercan ERTÜRETEN (1961) , Hikmet ERGİN ( 1962 )
Tevfik KARAÇAYIR  (1963 ) de okul kütüğüne gururla çivi çaktılar
İzine çıkarken , sıklıkla kullandığımız




Tramvaylara 2.5 kuruş ödüyor ,Belediye otobüslerini  veŞehir hatları vapurlarını kullanıyorduk

….ağır bir tramvay, akşamüstü, çın, çın Paşakapısı,
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı..
Behçet Aysan

Okulda Lakaplarımız ;

Bu bölümde bizleri biraz gülümsetecek anılarımız arasında hemen her öğrenciye sonradan takılan Lakap’larımızdan
bazılarını yansıda görüyorsunız :

Gavur Cumhur

Kurbağa Cengiz

Kalavera Müsellim

Mayışık Ersin,

Kıro Ziyaettin

Leylek Selahattin

Yamsık Yalçın

Yamuk Tamay

Kaz Ahmet,

Laz Hakkı

Ezik Yılmaz

Kokarca Turgay

Mişon Erdal

Maltız Mustafa

Kırmızı Engin

Lakap sahiplerinin bazıları aramızda bulunuyorken , bazıları Artık Aramızda Değiller..

Osman Gündoğan , 532 ..

Hafta sonları Pendik’t e bulunan evine Haydarpaşa’dan banliyö treniyle gidiyor..

Tren Erenköy istasyonuna geldiğinde altı kişilik kompartmana kız lisesinden kalabalık bir grup doluşuyor.

Osman’ı askeri kıyafeti ile  gören ablası yaşındaki kızlar ona :Aaa bakın burada sünnet kıyafetli kim var !
dedikten sonra “Şapkanı giysene yakışıklı, yakandaki sayılar neyin numarası? Şimdi sen Teğmen misin bakiim?
diye Kartal istasyonunda ininceye kadar ona takılıyorlar..
Osman sıkılıyor.. Utanıyor  ..

Onlar indikten sonra kompartıman da kendi yaşında görünen iki kız kalıyor, Osmanın gönlünü almaya çalışıyorlar.

Osman hafta sonralarında bu kızlarla  tekrar karşılaşmayı bekliyor. 

Bir gün kızlar yeniden gelip aynı kompartımanda Osman’ın yanına oturuyorlar, artık arkadaşlık başlıyor.

Sonradan 13.oo treni yerine de 14.oo treninde buluşarak Erenköylü Liseli diğer kızlardan kurtuluyorlar.

Kızlardan birinin adı Ajda, babası  bahriyeli albay, asker kızı. Aralarında bir arkadaşlık bağı kuruluyor

Osman’ın Ajda ile süregelen arkadaşlığını öğrenenler  ona artık Ajda Osman diyorlar..

Osmanla, Ajda’nın tanışıklığı Kuleli Askeri Lisesinde okurken de devam ediyor.Ancak Ajda ünlü bir oyuncu olarak
filmlerde oynamaya başladıktan sonra görüşmeleri giderek azalıyor ve zamanla irtibatı kalmıyor.

Kadere bakın , Ajda,  ilerde eşimin çok yakın bir dostu olacak , Son görevimde Harp Akademilerindeki etkinliklere
gelecek ve birlikte şarkı bile söyleyecektik..
Sonuç olarak :

Ajda adı Osman’a , dostluğu ise bana yadigâr kadı.
 

Kaybedenler Kulübü (Atilla Özsever..)
İstanbul Balat’lı ..Hafta sonu geldiğinde Evci çıkıyor....Bir sonbahar günü Selimiye’den Harem’e kadar
yürüyerek gidiyor, Arabalı vapurla Eminöne geçip, Şehir Hatları vapuruna biniyor. Sabah erken kaldırıldığımız için
yorgun olduğundan
vapurda uyuya kalıyor. Balat’a geldiğini anlayınca apar topar kalkıp bir kenara koyduğu askeri
kepini aramaya başlıyor..
Yanındaki yaşlı bir amca “Bugün kepini kaybeden yarın silahını kaybeder diyerek ona kepini veriyor.

Hani ‘ Can çıkar, huy çıkmaz ‘ derler ya..Aradan yıllar geçiyor.

Atilla Özsever Harp Okulunun Menteş’teki askeri kampta  gece 01.00- 03.00 nöbetçisi ,geceleri silahlar
çadır direğine bağlı kalıyor. Üç kişilik bölük  nöbetçisinin bölüğe ait 30 çadırı kontrol altında tutması zor..

 

O gece Nöbetçi amiri olan yüzbaşı, nöbetçilere fark ettirmeden çadırların birinden bir tüfeği yerinden
söküp alıyor. Daha sonra ona“Say bakalım silahları, eksik var mı?” diye soruyor .Kampta “silah çaldırmak”,
Harp Okulu öğrencisi için çok sıkıntı verici bir durum. Ertesi gün 600 kişilik öğrenci taburunun önünde ismin
okununca rezil olmak var.
Neyse ki yüzbaşı, onu sabaha kadar bekletip sonunda silahı teslim ederken “Bir daha yapma,
dikkatli nöbet tut” diyerek uyarıyor..
 

Yani sonunda ‘’ “Bugün kepini kaybeden yarın silahını kaybeder’’ diyen Yaşlı Amca haklı çıkıyor.  

Ancak, Atilla  daha sonraki yıllarda  sadece silahını değil , üniformasını da kaybediyor

Subay çıktıktan sonra 12 Mart 1971  sürecinde siyasi görüşü nedeniyle Selimiye Kışlasında hapis yatıp TSK’dan ayrılıyor.

Bugün ,kendisi aramızda ..Türkiye'de Basın Çalışanları ve İşçi kesimin Sorunları ve Sendikanın Rolü
başlıklı Doktora Yüksek Lisansını tamamlayarak , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde
Öğretim Üyeliği yanısara Gazete Yazarlığını sürdürmektedir.

KUM HAVUZU

Günay Kıral, anlatmıştı..Şimdi aramızda..Son dersten sonra yemek borusuna kadar boş zamanımız oluyordu ya ,
bir gün bahçeye çıkıp arkadaşlarıyla kum havuzunda uzun atlama yarışması yapıyorlar.. Sonra bir bakıyor cebindeki
25 kuruşu düşürmüş. Çok üzülüyor, akşama kadar kumların içinde parasını arıyor..Başkalarının düşürdüğü bir 10 kuruş
ve bir 5 kuruşu buluyor,  ama kendi 25 kuruşu yok. Ertesi gün yine kum havuzuna gidiyor. bu defa iki tane 10 kuruş bir
de 50 kuruş buluyor.
Bahçede iki tane kum havuzu var. Artık her iki kum havuzunda son dersten sonra para
aramayı sürdürüyor
“Ne yapıyorsun?” diyenlere her seferinde“Paramı düşürdüm onu arıyorum.” diyordum.

O günden sonra ne zaman kum havuzlarında elbiseleriyle kendi aralarında yarışma yapanlar olsa  bozuk paralarını
artık ona bıraktıkları için servete kavuşuyor .

ISTAKOZLAR

Selimiye’deyiz, hafta sonu bir akşam ,III / A sınıfının etüd saatinde Yeni izinden dönen arkadaşımızın biri elindeki
kese kağıdını sallayarak: “Bakın ne getirdim?” diyor.

“Değirmen taşı gibi, ne var ulan bu torbada?”deyince : ‘’ Istakoz ‘’ diyor..

“Yok deve!’’ cevabını alınca ; Siz gırgırınızı geçin.”Diyerek  kese kağıdını ters çeviriyor : İki adet el büyüklüğünde
ıstakoz masanın üstünde yürümeye başlıyor.

“Ne olacak bunlar?”“Pazartesi günü Biyoloji dersinde Ütgm. Hüsniye Erentuğ’a gösteririz.

“Bunlar Pazartesi’ye kadar tangırdar oğlum.”

“Yok, balıkçıdan çıkalı dört saat oldu. Cillop gibiler”

Böyle olmaz “Suya koyalım.” Deniliyor. Koridordaki yangın kovalarından birini Çeşme suyuyla doldurup ıstakozları
içine atıyorlar da.

“Bunlar deniz canlısı, tatlı su bunları öldürmesin?”diye yemekhaneden getirilen iki tuzluk dolusu tuzu suya
karıştırıyorlar... Istakozlar onlara minnetle bakıyor gibi geliyor.

Pazartesi günü Biyoloji dersine gelen Hüsniye hanım, şaşırdığını belli etmeden uygulamalı ders konseptinde
Istakozların biyolojik yapısı , yaşam ortamı vesaire bilgiler verip teşekkür ederek sınıftan ayrılıyor..

Ders bitiminde ellerinde iki ıstakoz ve bir kova kalıyor. İstakozlar  ölmesin diye çaresiz Okulun  orta
bahçesindeki süs  havuzunun içine koymak zorunda kalıyorlar; kovayı da yerine bırakıyorlar işlem tamamlanıyor.

Ertesi gün merakla havuzun içine bakıyorlar , lakin ıstakozlar görünmüyor ..Günlerce havuz civarını arıyorlar,
nafile , yok olmuşlar ..Tabldot’a gidecek hal yok , pek muhtemel itibarlı birisinin masasında akşam yemeğindeler..


  MENDERES’İN  ÇOCUKLARI
Okulumuzun Demokrat Parti iktidarı döneminde açılmıştı. Bu durum ,sonradan anlayacağımız gibi , kendi
sonumuzu da  hazırlamış. Zira , 27 Mayıs Devriminin ardından göreve gelen kadrolarındaki zihniyet nedeniyle 
Selimiye’li bizler ‘’Menderes’in çocukları’’olarak görülüyormuşuz !

27 Mayısın ardından , MBK tarafından ,TSK’de küçülme politikası uygulanıyor ; İlk işolarak , Askeri Liseler
dahil  askeri orta okulları kapatılması kararlaştırılıyor.

KKK. Cemal Gürsel’in sayesinde bu karar ertelense de , 4 yıl sonra Askeri Liseler Kuleli Askeri Lisesi bünyesinde
toplanacak , Askeri Orta Okulumuz 1963 yılında son mezunlarını vererek kapatılacaktı.

ANILARIMIZI DERLEDİĞİMİZ  KAYNAKLAR

 

Ancak , ne yazık ki Askeri Ortaokuldan günümüze kalan hemen hiç bir yazılı belge ,kayıt , obje bulunmuyor.

Serdar Öztürk öğretmenimizin 1961 yılında hazırladığı ‘’Selimiye’’ kitapçığı ile Selimiye Albümü elimizdeki
yazılı kaynakları oluşturuyor.
Bu arada , okuldaki kişisel anılarımızı da Cumhur Utku geçtiğimiz haftalarda
‘Selimiye Günleri adlı kitabında topladı ve bugün sizlerin istifadesine sunuldu.



Ayrıca ,
Berker BARÇAK tarafından büyük bir emek ve gayretle hazırlanan bir web sitemiz olduğunu biliyorsunuz..
Bu yıl , web sitemiz geçmiş yıllarda yapılan sunum ve etkinlik görüntüleri ve anıları ile zenginleştirilerek ve
günümüz teknolojisine uygun bir yapıya dönüştürüldü.
Bu sitenin hepimizin  katkılarıyla , okulla ilgili anılarımızı
sonsuza kadar muhafaza edilmesini ve gelecek kuşaklara taşımasını temenni ediyoruz..




Sayın Komutanım, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz , Değerli Arkadaşlarım ,
İşte böyle zengin bir geçmişe sahip olan Selimiye Kışlası, tarihi çeşmeleri , kitabeleri ile ayakta durmaya
devam ediyor..
Son Selimiyeli için ‘’Yat borusu çalmadan önce ‘’ daha nice yıllar yine burada yeniden buluşmak
üzere ,saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
 

Cenap DURU