Konu : SAO 66 ncı YIL ( 2025 ) KUTLAMA
ETKİNLİKLERİ
Yer :1 nci Or.K.lığı Sakarya Salonu
Tarih : 02 Mayıs 2025
Zaman : 11.00 – 11.30
Emekli Albay
Cenap DURU ,
Sayın Komutanım ,
Saygıdeğer Öğretmenlerim,
Değeri büyüklerim ve sevgili okul ve sıra
arkadaşlarım ..
Bugün burada, tarihî Selimiye
Kışlası’nın çatısı altında, Askerî Ortaokulumuzun 66. kuruluş yılını kutlamak
üzere
bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyoruz…”
tarafımdan hazırlanan bilgi ve belgeler ile fotoğraflardan
oluşan
sunumumu -yansıda görüldüğü gibi- illüstratif
şekilde ve basit animasyonlar
eşliğinde ve sınırlı bir süre
içinde dile getirmeye çalışacağım .
1952 yılında NATO bünyesine alınan TSK.lerinin
modernizasyonu için ABD ile yürütülen işbirliği sürecinde ,
..MSB lığı
tarafından alınan bir kararla ‘’
Ordumuzun insan gücünün azaltılması ‘’ öngörülüyor.Tarih
: 02 Temmuz 1959
Bu çerçevede ;
Kuleli, Erzincan ve Bursa Işıklar Askeri Liseleri
bünyesinde bulunan, Askeri Orta
Okulların birleştirilerek Selimiye
Kışlasında toplanması ve yeni alınacak
öğrenciler ile eğitime başlaması kararı alınmıştı.
Giriş nizamiyesinin sol tarafındaki bölümler ;
Tütün deposu olarak İnhisarlar idaresi(
Tekel ) tarafından kullanılıyordu..
Kışlanın güney cephesinde bulunan
Askeri Hapishane sonradanbaşka bir birliğe naklediliyor
Kışlanın 248 odası var..Koridorlarının uzunluğu 4
km. kadar.
Raporu almak için
muayenelere başlamıştık
Belgesi verilmişti.
Fiziki
yeterlilik sınavında 500 m. Lik koşu , şınav vb. testleri geçmek ; mülakat
sınavında ise zeka , bellek iletişim
ve
özgüvenkonularında iyi bir izlenim
bırakmak gerekiyordu.
1.
Noterden
tasdikli taahhüt senedi
2. Diploma veya Tasdikname
3. Nüfus hüviyet cüzdanı aslı
ile birlikte ;
1. Beyaz lastik ayakkabı
2. İki adet beyaz atlet fanila
3. Eşofman ( Örneğine göre
okuldan alınmak üzere para 75 lira)
4.
Okulun
temin ettiği kitap , kırtasiye dışında kalan diğer eğitim araçları için
yanımızda30 lira
( Bugünkü para ile 500 tl ) para bulundurarak :
31 Temmuz 1959 tarihinde okulda bulunmamız
istenmişti.
Yüklenme senedi ilginç hükümler içermekteydi :
İki yıl üst üste sınıfta kalarak veya disiplin
nedeniyle Okuldan atılmamız halinde, ailelerimiz cezai müeyyide
olarak : 9.000 tl
‘lik bir tazminatı ödemeyi kabul ediyordu.
( Bugünkü karşılığı 150.000tl )
Tazminat dışında ;
· uyku
halinde gezme , bayılma, marazi çarpınma( Saraherhalde) hastalıklarına müptelabulunmadığımızı ,
· sidikli
olmadığımızı;
· ayrıca
,öğrenci iken evlenmeyeceğimizi
beyan ve taahhüt
ediyorduk..
•
Pes yani , 12 yaşındayız. İstesek de
evlendirmezlerdi bizi..
•
Ancak, altına ıslatma konusunda , taahhüdüne uymayanlarda olmuştu....
Tahkikat
sonucu Okula gönderilen Raporda şu sorulara yanıt aranmıştı :
* Öğrencinin ve ailesi efradının ahlak ve karakterleri üzerinde işitilmiş veya
mahkemece karar altına alınmış
fena bir halleri varmı dır?
* Milli
rejim aleyhindeki cereyanlarla bir İlişiği varmı dır
* Türk
ordusunda subay olmaya layık mıdır ?
Mazbata :
Güvenlik
tahkikatından olumlu rapor alanlara ,
‘’...mecbur
olduğunuz vesaiki tam olarak komisyonumuza verdiğinizden ,okulumuza kabul edildiniz’’
İfadesi bulunan bir yazı verildi..Başlığı da ‘
Mazbata ‘
Sanki
Millet Vekili olacağız..Tarih : 1 Kasım 1959
Tarih 03
Ağustos 1959
okulun hizmete hazır hale getirilmesi 2-3 ay
içinde tamamlanacaktı.
tamamlanmadığı için 17 Kasım 1959
Pazartesi gününe ertelenmişti
ve kabul işlemleri devam ederken , vaktin hayli gecikmesi
üzerine, ilk öğle yemeği servis edildi.
Okul personeli, veliler
ve öğrencilerle birlikte oturduğumuz masalarda bizlere Tavuk, pirinç pilavı ve
üzüm hoşafı servis edildi.
01 Kasım
günü okula ilk katılan öğrenci Halil KALAYCI olmuş Ancak okulumuz hazır olmadığı için , Kıbrıstan gelen
iki öğrenci
ile birlikte - Kuleli Askeri Lisesi Revirine misafir olarak
gönderildiler.
Yatakhanelerimiz çift katlı ranzalı okul
yatakhaneleri şeklindeydi.
İki çeşit yatak vardı.Pamuklu ve otlu/samanlı..
Saman yataklar rahatsız ama kullanışlıydı..
Tecrübeli olanlar ‘’Saman’’ döşekleri tercih
ettiler.
Yani bir kaza olursa , çabuk kuruyor, koku tutmuyor
diye.
Yatakhanede görünen bir grup öğrenci içinde Komite
Başkanımız Ercan Ertüreteni de var , pamuklu yatak
tercih edenlerden ..
ve kösele
tabanlı pabuçlardan oluşuyordu.
oluşan ‘’harici
elbise’’ leri Son sınıfta bulunan abilerimiz giyebiliyordu.
bulunamadığı için birçok öğrenci -geçici olarak- beyaz çoraplarıyla sivil
iskarpin veya lastik ayakkabı giymek zorunda kalmıştı…
Sınavları
kazanarak okula kaydolan öğrencilere Kimlik Belgesi olarak ‘’ Yansıda örneği
görülen ‘’
Askeri Öğrenci Hüviyet
Cüzdanları ‘’ dağıtılmıştı,
Kayıtlardaki
fotoğraflarına bakın. Albümde Sabıkalı Suçlular gibi görüntülerle yer aldılar...bizlerden
hayli büyüktüler.
18 yaşlarında olanları var.Bizlertüysüzdük..Onlar sakal tıraşı
oluyorlardı.
Ali Baba
, Kamer Malkoç gibiLeyli meccani , yatılı okul kıdemlilerimizden hayli çekiniyorduk.
Öğrendiğimize
göre ,Bnb. İhsan Aktaş , Almanca öğretmeni ,Selimiye’deki ilk dersi için sınıfa
girdiğinde bu adamları
görünce, ‘’
Kendimi sanki Harbokulunda ders veriyor
zannettim ‘’ demiş..
numaralar boy sırasında
göre verildiğinden okulun en küçüğü
birebirmehmet..
ilkgünler..bir gece
birebir mehmet yatağından ağlayarak uyanıyor.korkmuş mu ne.
.annesini
istiyor..
sustur susturabilirsen..
çaresiz kalmış..Tutmuş mehmedin elinden , gece yarısı Kışlanın
giriş kapısı karşısındaki
komutan
lojmanının kapısına yollanmış ;komutan dahil bütün aile kapıda..’’vah yavrum ‘’
diyerek
içeri aliyorlar..
’ diyor..
Yemeğe başlamadan önce
Sınıf Kıdemlisinin komutasıyla Dua edilirdi :
‘’ Tanrımıza hamdolsun,
milletimiz varolsun‘’ Arkasından ‘ Afiyet olsun’ denildiğinde sofradaki
yerlerimize geçerdik.
Okul mutfağındaki
yemekler soframıza Karavanaile geliyordu..
Sofrada yemek
paylaştırılmasını manga çavuşumuz yapıyordı : ‘’ İlk kepçe Birinci hak diye
dağıtılır..
Karavanada kalanlar ikinci
hak diye tabağını uzatanlara verilirdi.
Meşrubat yok ..Ama , bir gün , talebelere meyve suyu
verilsin deniliyor.
O zamanlarda hazır meyve suyu mu var..
bir-iki çuval toz şeker..
Al sana meyve suyu niyetine limonata..
Masadaki sürahiler su için kullanılıyor. Limonata
için ilave sürahi konulamıyor . Çünküyok..
Limonata sofrada bildiğimiz bakır karavanaların
içine boşaltılarak, kepçe ile su bardaklarına
doldurulup dağıtılıyor..
Bir geleneğimiz daha var.
Sabah kahvaltılarında,
sofraya geç gelen öğrencileri hınzırca cezalandırmakiçin, o kişiye ayrılan yemek
kendisinden önce
gelenler tarafından yeniyorveya masa altında saklanır, yetmezmiş gibi onların
masada
oturduğu yerin önüne zeytin tanelerinden oluşturulan bir dize ile ‘’
Amuda kalktın’ diye yazılırdı…
Karkas
sığır etleri USA 1945 damgasını taşıyordu.
Sonuç
olarak ‘ Yediğimizetler ,bizden daha yaşlıydı ‘’
yanındaki hamama gidilirdi..
Kurna kapmak bir beceri isterdi..Bazen , giyinik olan bir
arkadaşımız , diğeri soyunup gelinceye kadar buharlı
kurnaların yanında
beklerdi.
Sıra kendisine gelmediği için yıkanmadan dönenler de vardı.
Orada
ortaokul öğrencilerini kadınlar yıkarmış. Bunlar Okulun mutfağında patates
soymakla görevli kadınlar ,
bazıları şalvarlı nine..
tarafından hazırlanan resimler , dengi sivil okullar ile girdiği
yarışmalarda ilk üç dereceyi kazanmış Okul Komutamız başta
Günay Kıral olmak üzere
onları ilk kağıt paralar arasında bulunan 50 şer lirayla ödüllendirmişti..
Öte yandan; Öğretmenleri
Jada Koper eşliğinde öğrenci koromuz ise İstanbul Radyo evinde konser
vermişti..
‘’Dayak
kutsal bir eğitim aracıdır. Dokunduğu bedeni suç ve günah işlemez duruma
getirir’’ diye tanımlanmışya..
Bir tarih
öğretmenimiz vardı..Top.Bnb.
Enver YENER .Koşulu topçu kıtasından gelme. Binici kıyafeti
giyiyor. Külot pantolon
ve körüklü çizme ile geliyor derslere.Elinde kamçı
yerine bir değnek.Hazerendeniliyor. Kamıştan yapılan.
Derslerinde
tepesi atınca Kürsünün önüne sıraladığı haylaz öğrencilere ‘ DomalınEkselanslar
!‘ diyor. Başlıyor vurmaya ..
Acısını Bir Allah birde kamçıyı yiyenler bilir. Çok
sert bir hocaydı…
" Gördüğüm kadarıyla artık rahatça
oturuyorlar…
İhtiyaç duyduğumuz
şefkati bizlerden esirgemeyen başta annelerimiz olmak üzere velilerimiz, Çarşamba
günleri,
bizleri ziyarete geliyordu.
gelen erderme
çatma ses tesisatına bağlı hoparlörlerden bize şöyle sesleniyordu.
‘’ Canip Duri, Canip Duri , ziyaretçi var,
acele nizami kapı gel…’’
Evlerden
getirilen çeşitli yiyecekler , ayrım gözetilmeksizin çoğumuz tarafından öğrencilere
paylaştırılıyordu..
Haylazlığında bir sınırı vardır diye
düşünülebilir
‘’Karabela’’ efsanemiz bu sınırın dışına
taşcaktı..
İşte bir öğrenci, aklı sıra arkadaşlarından birine
şaka yapacak ..
Bir gece Koğuşta
arkadaşının yatağına sessizce gelip
‘’ Yastığının altına para bırak ‘’ yazılı bir
kağıt parçası koyuyor..İmza :Karabela..’’
Ertesi sabah arkadaşının
okuduğu pusuladan korktuğunu anlayınca bunun bir şaka olduğunu açıklamaktan kaçınıyor..
Gelgit bu iş şaka
olmaktançıkıyor..
Bu olayı öğrenen
birileri, diğer öğrencilerin
harçlıklarına göz koyuyor hale geliyor..
Yastık altlarına buna
benzer tehdit içeren yazılar bırakılıyor. Korku diz boyu..
Karabela , rivayete göre
: Hayalet kılığında , gözlerinden renkli ışıklar çıkan , pabuçlarının altında
yay olan , böylece,
zıpladığında
bahçeden 3 ncü kat penceresine kadar uçan korkunç bir varlık.
Onu bu halde gören yok.
Ama rüyasını görünce kabuslar yaşayanlar vardı.
Olaylardan sonra , öğrenci
velileri ve yakınlarışikayetlerini okul yönetimine duyurdular.
Komutanlık devreye girdi daha sonra
Faruk öğretmen,
bir ihbar üzerine , Karabela’nın içinde bulunduğu söylenen sınıfını
basıp ,öğrencilerin ödev defterlerinitopluyor..
Okuduğu sayfalardaki bir el yazısının ‘’Karabela ‘’
namlı arkadaşımızın notlarındaki harf karakterleriyle eşleştiğini
görerek
teşhis ediyor ve yönetime bildiriyor.
Söylentiye göre bu arkadaşımızın ablası
okul kütüphanesinde görevli bir sivil memur..
Hatırlı birileri araya giriyor.Af dileniyor.
Karabela bir
ihtarla paçayı kurtarıyor ve bu
efsanede böylece sona eriyordu..
Orta okulda olmamıza
rağmen bir Bandomuz ve Fifre takımımız bile vardı..
okula
başladıktan sonra -ancak 1961 yılında teşkil edilebilmişti.
Okulun ilk öğrenci bandosu ,sevimli
ve babacan Bnd.Kd.Bşçvş. Abdullah UYGUR’
un çalışmalarıyla kurulmuştu…
Öğrenci bandosu tüm Tören ve
Merasimlere katılarak bizlere eşlik etmişti.
Fifre takımımız ayrıca 10 Kasım 1961
tarihinde Üsküdar’daki Sunar Sinemasında düzenlenen Atatürk’ü
anma gecesinde
bir konser vermişti.
Okulumuzun alt yapı
olarak sınırlı olan olanakları dahilinde Sportif etkinliklerde de bulunuyorduk.
kalan
eğitim sahasında ve açık havada
yapılıyordu.
Okulun
ilk Beden Eğitimi Öğretmenlerinden Ütğm. Münir BİBERCİ önderliğindeki okul
atletizm takımı katıldığı
ilk yarışmalarda ( 12 Mart 1960 ) İstanbul’daki Orta
Okullar arasında 2 inci olmuştu…
Bu
başarıyı takiben Yılmaz ÖZKAN arkadaşımız, 29 Kasım 1960 tarihinde yapılan
yarışmalarda 100 ve
200 m
Salonundaki maçlara katılmıştı.
ve bu kadrolar sonraki yıllarda Kuleli ve Erzincan
Askeri Liselerinin Jimnastikekipleri için sağlam bir
temel oluşturacaktı.
Cengiz Çitli’nin
bu güne kadar sakladığı belgelerden
öğreniyoruz.
Başta Kaput olmak üzere yansıda
görüldüğü gibi cebimizdeki mendile kadar tüm ihtiyaçlarımız Devlet
tarafından
karşılanıyordu.(Kaput ,yazlık ve kışlık
Dahili ve Harici elbise şapka ,hakikravat , fotin, Yün ve
tire fanilalar, çorap
, kısa don , bel kemeri, eldiven, Frenk Gömleği, mendil , terlik
kime verdiler bilmiyoruz, biz almadık!
Maaşımız başlangıçta 185
kuruştu.. Ancak bu parayla bir çikolata
alınabiliyordu.
Ancak 27 Mayıs 1960 dan sonra maaşımız
gümüş 10 liraya çıkarıldı..Çikolata da bizlere bedava verilmeye
başlandı.
orta bahçeye
toplayarak‘
Memleketimizin hali kötü , Devletimiz sıkıntıda, kara bulutlar dolaşıyor
üzerimizde ..’
demişti..
Öyle de oldu.
darbe
yapıldığını öğrendik
ve bizleri haftalarca izine
çıkarmadılar.
Göğsümüzde Milli Hakimiyet yazılı
kokartlar ile yeniden toplayıp, Kadıköy tarafına yürüttüler..
Stadında
yapılacaktı..
Tören Kıtası olarak
başlarımızda Öğretmenlerimiz Saynur Kırçıl ve Altan Ceylan ile birlikte
katıldık.
gösteren karneler aldık.
Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı
kapsamında yer alan derslerden aldığımız
notları ve Disiplin kayıtlarımızı
gösteren karneler aldık.
sık sık öğüt verici ve teşvik
edici mektuplar göndermelerini’ istemişti.
Diploma Törenleri Eylül
ayı sonuna doğru yapıldı ve MEB Devlet Orta Okul başlıklı diplomalarımız aldık
İlk yıl okul
birincimiz Adil NORGAZ 1960 , sonraki
yıllarda ise Ercan ERTÜRETEN (1961) ,
Hikmet ERGİN ( 1962 )
Tevfik KARAÇAYIR
(1963 ) de okul kütüğüne gururla çivi çaktılar
Tramvaylara 2.5 kuruş ödüyor ,Belediye otobüslerini veŞehir hatları vapurlarını kullanıyorduk
….ağır bir tramvay, akşamüstü, çın,
çın Paşakapısı,
bu saatler okul dönüşüdür, gökyüzü bile yatılı..
Okulda Lakaplarımız ;
Bu bölümde bizleri biraz
gülümsetecek anılarımız arasında hemen her öğrenciye sonradan takılan
Lakap’larımızdan
bazılarını yansıda görüyorsunız :
Gavur Cumhur
Kurbağa Cengiz
Kalavera
Müsellim
Mayışık Ersin,
Kıro Ziyaettin
Leylek
Selahattin
Yamsık Yalçın
Yamuk Tamay
Kaz Ahmet,
Laz Hakkı
Ezik Yılmaz
Kokarca Turgay
Mişon Erdal
Maltız Mustafa
Kırmızı Engin
Lakap
sahiplerinin bazıları aramızda bulunuyorken , bazıları Artık Aramızda Değiller..
Osman Gündoğan , 532 ..
Hafta sonları Pendik’t e
bulunan evine Haydarpaşa’dan banliyö treniyle gidiyor..
Tren Erenköy istasyonuna
geldiğinde altı kişilik kompartmana kız lisesinden kalabalık bir grup doluşuyor.
Osman’ı askeri kıyafeti ile gören ablası yaşındaki kızlar ona :Aaa bakın
burada sünnet kıyafetli kim var !
dedikten sonra “Şapkanı giysene yakışıklı,
yakandaki sayılar neyin numarası? Şimdi sen Teğmen misin bakiim?
diye
Kartal istasyonunda ininceye kadar ona takılıyorlar..
Onlar indikten sonra kompartıman
da kendi yaşında görünen iki kız kalıyor, Osmanın gönlünü almaya çalışıyorlar.
Osman hafta sonralarında bu
kızlarla tekrar karşılaşmayı
bekliyor.
Bir gün kızlar yeniden gelip
aynı kompartımanda Osman’ın yanına oturuyorlar, artık arkadaşlık başlıyor.
Sonradan 13.oo treni yerine
de 14.oo treninde buluşarak Erenköylü Liseli diğer kızlardan kurtuluyorlar.
Kızlardan birinin adı Ajda,
babası bahriyeli albay, asker kızı.
Aralarında bir arkadaşlık bağı kuruluyor
Osman’ın Ajda ile süregelen arkadaşlığını
öğrenenler ona artık Ajda Osman
diyorlar..
Osmanla, Ajda’nın
tanışıklığı Kuleli Askeri Lisesinde okurken de devam ediyor.
filmlerde oynamaya başladıktan sonra görüşmeleri giderek azalıyor ve
zamanla irtibatı kalmıyor.
Kadere bakın , Ajda, ilerde eşimin çok yakın bir dostu olacak , Son
görevimde Harp Akademilerindeki etkinliklere
gelecek ve birlikte şarkı bile
söyleyecektik..
Ajda adı Osman’a , dostluğu
ise bana yadigâr kadı.
Kaybedenler Kulübü (Atilla Özsever..)
İstanbul Balat’lı ..Hafta sonu
geldiğinde Evci çıkıyor....Bir sonbahar günü Selimiye’den Harem’e kadar
yürüyerek gidiyor,
Arabalı vapurla Eminöne geçip, Şehir Hatları vapuruna
biniyor. Sabah erken kaldırıldığımız için
yorgun olduğundan vapurda uyuya kalıyor.
kepini aramaya başlıyor..
Hani ‘ Can çıkar, huy çıkmaz ‘ derler ya..
Atilla Özsever Harp Okulunun Menteş’teki askeri kampta
gece 01.00- 03.00 nöbetçisi ,geceleri
silahlar
çadır direğine bağlı kalıyor. Üç kişilik bölük nöbetçisinin bölüğe ait 30 çadırı kontrol altında
tutması zor..
O gece Nöbetçi amiri olan yüzbaşı, nöbetçilere
fark ettirmeden çadırların birinden bir tüfeği yerinden
söküp alıyor. Daha
sonra ona“Say bakalım silahları, eksik var mı?” diye soruyor .Kampta
“silah çaldırmak”,
Harp Okulu öğrencisi için çok sıkıntı verici bir durum.
Ertesi gün 600 kişilik öğrenci taburunun önünde ismin
okununca rezil olmak var.
dikkatli nöbet tut” diyerek uyarıyor..
Yani sonunda
‘’ “Bugün kepini kaybeden yarın silahını kaybeder’’ diyen Yaşlı Amca haklı
çıkıyor.
Ancak, Atilla daha sonraki yıllarda sadece silahını değil , üniformasını da kaybediyor
Subay çıktıktan sonra 12 Mart
1971 sürecinde siyasi görüşü nedeniyle
Selimiye Kışlasında hapis yatıp TSK’dan ayrılıyor.
Bugün ,kendisi aramızda
..Türkiye'de Basın Çalışanları ve İşçi kesimin Sorunları ve Sendikanın Rolü
başlıklı Doktora Yüksek Lisansını tamamlayarak , İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsünde
Öğretim Üyeliği yanısara Gazete Yazarlığını
sürdürmektedir.
KUM HAVUZU
Günay Kıral,
anlatmıştı..Şimdi aramızda..Son dersten sonra yemek borusuna kadar boş
zamanımız oluyordu ya ,
bir gün bahçeye çıkıp arkadaşlarıyla kum havuzunda uzun
atlama yarışması yapıyorlar.. Sonra bir bakıyor cebindeki
25 kuruşu düşürmüş.
Çok üzülüyor, akşama kadar kumların içinde parasını arıyor..Başkalarının
düşürdüğü bir 10 kuruş
ve bir 5 kuruşu buluyor, ama kendi 25 kuruşu yok. Ertesi gün yine kum
havuzuna gidiyor. bu defa iki tane 10 kuruş bir
de 50 kuruş buluyor.
aramayı
sürdürüyor
O günden sonra ne
zaman kum havuzlarında elbiseleriyle kendi aralarında yarışma yapanlar olsa bozuk paralarını
artık ona bıraktıkları için
servete kavuşuyor .
ISTAKOZLAR
Selimiye’deyiz, hafta sonu bir akşam ,III / A
sınıfının etüd saatinde Yeni izinden dönen arkadaşımızın biri elindeki
kese kağıdını sallayarak: “Bakın ne getirdim?” diyor.
“Değirmen taşı gibi, ne var ulan bu torbada?”deyince : ‘’ Istakoz ‘’ diyor..
“Yok deve!’’ cevabını alınca ; Siz
gırgırınızı geçin.”Diyerek kese kağıdını ters çeviriyor : İki adet el büyüklüğünde
ıstakoz masanın üstünde
yürümeye başlıyor.
“Ne olacak bunlar?”“Pazartesi günü Biyoloji dersinde Ütgm. Hüsniye Erentuğ’a gösteririz.”
“Bunlar Pazartesi’ye kadar tangırdar oğlum.”
“Yok, balıkçıdan çıkalı dört saat
oldu. Cillop gibiler”
Böyle olmaz “Suya koyalım.” Deniliyor. Koridordaki
yangın kovalarından birini Çeşme suyuyla doldurup ıstakozları
içine atıyorlar
da.
“Bunlar deniz canlısı, tatlı su bunları öldürmesin?”diye
yemekhaneden getirilen iki tuzluk
dolusu tuzu suya
karıştırıyorlar... Istakozlar onlara minnetle bakıyor gibi geliyor.
Pazartesi günü Biyoloji dersine gelen Hüsniye hanım,
şaşırdığını belli etmeden uygulamalı ders konseptinde
Istakozların biyolojik
yapısı , yaşam ortamı vesaire bilgiler verip teşekkür ederek sınıftan
ayrılıyor..
Ders bitiminde ellerinde iki ıstakoz ve bir kova kalıyor.
İstakozlar ölmesin diye çaresiz Okulun orta
bahçesindeki süs havuzunun içine koymak zorunda kalıyorlar;
kovayı da yerine bırakıyorlar işlem tamamlanıyor.
Ertesi gün merakla havuzun içine bakıyorlar ,
lakin ıstakozlar görünmüyor ..Günlerce havuz civarını arıyorlar,
nafile , yok
olmuşlar ..Tabldot’a gidecek hal yok , pek muhtemel itibarlı birisinin
masasında akşam yemeğindeler..
Okulumuzun Demokrat Parti iktidarı döneminde açılmıştı. Bu durum ,sonradan
anlayacağımız gibi , kendi
sonumuzu da hazırlamış. Zira , 27 Mayıs Devriminin
ardından göreve gelen kadrolarındaki zihniyet nedeniyle
Selimiye’li bizler ‘’Menderes’in çocukları’’olarak
görülüyormuşuz !
27 Mayısın ardından , MBK tarafından ,TSK’de
küçülme politikası uygulanıyor ; İlk işolarak , Askeri Liseler
dahil askeri orta okulları kapatılması kararlaştırılıyor.
KKK. Cemal Gürsel’in sayesinde bu karar ertelense
de , 4 yıl sonra Askeri Liseler Kuleli Askeri Lisesi bünyesinde
toplanacak ,
Askeri Orta Okulumuz 1963 yılında son mezunlarını vererek kapatılacaktı.
ANILARIMIZI DERLEDİĞİMİZ KAYNAKLAR
Ancak , ne yazık ki Askeri Ortaokuldan günümüze
kalan hemen hiç bir yazılı belge ,kayıt , obje bulunmuyor.
Serdar Öztürk öğretmenimizin 1961 yılında
hazırladığı ‘’Selimiye’’ kitapçığı ile Selimiye Albümü elimizdeki
yazılı kaynakları
oluşturuyor.
‘Selimiye Günleri adlı kitabında topladı ve bugün
sizlerin istifadesine sunuldu.
Ayrıca , Berker BARÇAK tarafından büyük bir
emek ve gayretle hazırlanan bir web sitemiz olduğunu
biliyorsunuz..
Bu yıl , web sitemiz geçmiş yıllarda yapılan sunum ve etkinlik görüntüleri ve
anıları ile zenginleştirilerek ve
günümüz teknolojisine uygun bir yapıya
dönüştürüldü.
sonsuza kadar muhafaza edilmesini ve gelecek kuşaklara taşımasını
temenni ediyoruz..
Sayın Komutanım, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz , Değerli Arkadaşlarım ,
İşte böyle zengin bir geçmişe sahip olan Selimiye Kışlası, tarihi
çeşmeleri , kitabeleri ile ayakta durmaya
devam ediyor..
Son Selimiyeli için ‘’Yat borusu çalmadan önce
‘’ daha nice yıllar yine burada yeniden buluşmak
üzere ,saygı ve sevgilerimi
sunuyorum.
Cenap
DURU